Önceki yazının devamı
Eski Bartın, Bartın’ın hayatınızdaki yeri hakkında neler söylersiniz?
Eskiden küçüktü Bartın, herkes birbirini tanırdı. Küçüğün büyüğüne saygısı vardı, saygı çoktu. Şimdi hiçbir şey kalmadı. Sokaklarda saygıdan -büyüklere saygıdan- sigara bile içilmezdi. Bartın’ımızın yeşilliği yetiyordu. Her evin bahçesi vardı, komşu muhabbeti vardı. Mahalleden mahalleye değişse de her yerde muhabbet vardı.
Eskiden zenginle fakir ayrıydı. Sinemada zenginler locada otururlardı. Önler 75 kuruş, balkonun altı 100 kuruş, balkon 125 kuruş, localar 150 kuruştu. Zenginler kürkleriyle otururlardı. Bizim çocukluğumuzda belediyenin kapalı ve açık olmak üzere iki sineması vardı. Emek ve Alparslan Sineması sonradan yapıldı.
Biz ilkokula giderken bırak ırmakta yüzmek, suyunu bile içerdik. Eskiden ıhlamur ağacından çötüreler (su kabı) vardı, emzikli. Çötürelere ırmaktan su doldururduk inşaatta çalışırken, ustalar da içerlerdi. Çocukluğumuzda ırmakta yıkanır, yüzerdik. Yüzmeyi ırmakta öğrendik. Irmakta karşıdan karşıya geçtin mi, yüzmekte usta kabul edilirdin.
Çocukluk ve gençliğiniz nasıl geçti?
Hasan Bey: Çocukluğumuzda hep çalıştık. Çalışmaktan okuyamadık. Günlerimiz hep çalışmayla geçti. Çalışmaktan gençliğimizi yaşayamadık. Babam hastalanınca evin yükü bana kaldı. Benim babam sayacıydı. Ayakkabının üst kısmını, altını imal eder; ayakkabıya çevirirdi. Ben babamın yüzünü neredeyse göremezdim. Sabah erkenden dükkâna gider, akşam geç saatte gelirdi. O yüzden onlardan çok şey duymadık; durmadan çalışmaktan onların anlatmaya, bizim de dinlemeye vaktimiz yoktu.
Güler Hanım: Gençliğimi hatırlamak istemiyorum ben. Çok yorgun ve bitkindim. Gençliğimi boş verin. Babamın belli bir işi yoktu. Ne bulursa çalışırdı. Biz de çok çalıştık. Ceviz toplayıcılığı, yumurta, ıhlamur toplayıcılığı, tavukçuluk, pazarcılık her işi yaptık. Tabii onun peşinde biz de çok koştuk, çok çalıştık.
Büyük selle ilgili ne söylersiniz? (Yoğun yağış sonrası 1998’in 20 Mayıs gecesi Bartın ırmağı çok yükseldi ve 21 Mayıs sabahı büyük sel oldu)
Onu sormayın; görülmemiş bir kâbus, büyük bir afetti. İkinci kata yükseldi sel. İkinci kattaki salonun kapı kolunun çok üstündeydi su. Boğuluyordum neredeyse ben. Bizi Orduyeri’nden bir arkadaşım sandalla kurtardı. Kürekli, çürük bir saldı; su alıyordu. Yola bakan ön cephe balkonundan aldı bizi. Unutmuyorum, bahçede kirazlar kıpkırmızıydı; kiraz dalları arasından, sandalla sürtüne sürtüne film gibi geçtik. Akıntı da vardı, birisi dala değse sandal devrilecekti. Sonra o sandalla Güler’in Kavaklı’daki akrabalarını, altı kişiyi kurtardık. Selde neredeyse hiçbir şeyimiz kalmadı, sel her şeyi parçaladı, götürdü. İkinci katın tahta döşemesinin üstü muşamba kaplıydı. Su evin tabanından, muşambayı delerek fışkırdı. İkinci katta oturduğumuz salonda diz boyu balçık oluşmuştu. İki gün evden çıkamadık. Selde üç tane arabam gitti (biri minibüs, ikisi otomobil). Hâlbuki sel götürmesin diye arabaları hem birbirine, hem de elektrik direğine bağlamıştım. O arabalara sonra binemedim. Yok pahasına sattım.
Peki, evi selden sonra nasıl toparladınız?
İki-üç ay evi, dükkânı temizlemekle uğraştık. En son artık yoruldum. Almanya’daki oğlum istek yaptırdı, dinlenmek için oraya gittik. Oraya gittikten üç gün sonra da yorgunluktan, yaşadığımız sürecin etkisiyle kalp krizi geçirdim. Hastanede üç ay kaldım, stend filan takmışlar. Ölümden döndüm. Sonra Türkiye’ye dönüşte mesleği de bıraktım.
Mesleğiniz ve sosyal yaşamınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Motor tamircisiyim. Volkswagenci Hasan ÇİVİ denilince, bu bölgede beni herkes tanırdı. Sanayide dükkânım vardı. Ama ilk dükkânı Yalı’da açtım, 1969’da. Şu anki Yeditepe Eczanesi’nin olduğu yerdeydi. Yedi sene oradaydım. 1977’de sanayiye gittim. Sanayi Çarşısı yokken ilk gidenlerdenim. O zaman sanayide 10-15 dükkân ya vardı ya yoktu. Yolu bile yoktu.10-12 kalfam, çırağım vardı. Ben Alman arabalarının tamirinde ustaydım. Ben çalışırken bir ay önceden sıra alırdı müşteriler. Çok çalışırdım. Gündüz dükkânda çalışırdım, akşam taksicilik yapardım. Taksiler plakalı filan değildi o zaman. Çık Yukarı Çarşı’ya müşteriyi bul, götür.70’li yıllarda Doğan Taksi’yi biz kurduk. Pontiac Amerikan arabasıyla Ankara’ya, İstanbul’a çok taksicilik yaptım; benim oralarda çok arkadaşlarım vardı. İşten bunalırdım; dinlenmek, hava almak için uzak yerlere Fethiye’ye, Antalya’ya, kaplıcalara gittiğim çok oldu. Ekseriye İnegöl/ Oynak Kaplıcaları’na giderdim ama. Hastalığımdan sonra Mazda minibüsümü karavana çevirdim. Bazen hanımla, bazen bir arkadaşımla, Türkiye’nin her yerine giderdim. Benim sandallarım vardı. Birini alır, birini satardım. Boğazdaydı yerim. Balığa giderdim onlarla. Ben çok içerdim. Yaşamayı, yemeyi bilirdim. Hızlı yaşadım kısacası. 1993’te emekli oldum. İçkiyi sağlık nedeniyle o zaman bıraktım. Sigarayı da 1998’deki kalp krizinden sonra bıraktım.
Bu evde en eski, en değerli eşyalar neler?
Dediğiniz değerde çok eşyamız yok. Çünkü biz evin ikinci sahibiyiz. Bizden önceki ilk sahiplerinin daha eski, tarihi değeri olan eşyaları varmıştır mutlaka, bilemeyeceğim. Bizim antika kilimimiz bir de eski oymalı vitrinimiz selde gitti. Selde hiçbir şey kurtaramadım, tabir yerindeyse çöp alamadım evden. Fotoğraflar bile kurtulmadı, kalmadı elimizde. Belki karşıdaki yemek masası sayılabilir eski eşya olarak (Cevizden yapılma, ayakları aslan ayağına benzeyen kıvrımlı, işlemeli bir masaydı Hasan Beyin bahsettiği. Kanatları açılınca 8 kişilik masa oluyormuş. 50-60 yaşında filanmış)
İnsanlar, binalar gelir geçer. Hikâyeleridir kalıcı olan. Bartın’da gün yüzüne çıkmayı bekleyen ne çok ev ve insan öyküsü var daha. Öykülerin peşine düşmeye devam edeceğim. Araştırmak ve yazmak bana müthiş keyif veriyor. Bartın insanı çoğaltan, ruhunu besleyen, dişil bir kent. Bartın bitmez bir sevda. Yazarken yaptığım araştırma ve incelemeler, insanlarla yaptığım röportajlar bana son derece heyecan veriyor, Bu güzel coğrafya, bu güzel şehir her geçen gün bana yeni yollar açıyor; yeni ufuklar kazandırıyor. Bartın’la ilgili sürekli yeni şeyler öğreniyorum, toprağına her geçen gün daha çok kök saldığımı hissediyorum. Yaşamak ne güzel; öğrenmek ne güzel…
(Röportaj tarihi Kasım 2019)
Son