“Ve perde…”
Bu sözü çok seviyorum. Bu replik, bu söz tiyatro demek, tiyatro perdesinin açılışı demek. Bu sözün büyüsü, Bartın’da tam 26 yıldır tiyatro festivaline hayat veriyor. 26 Mart akşamı 26. kez açıldı perde Bartın Sanat Evi’nde (Aya Nikolas Kilisesi).
Melih Cevdet Anday Telgrafhane adlı şiirinde, “Uyuyamayacaksın / Memleketin hali / Seni seslerle uyandıracak / Oturup yazacaksın”. Memleketin hali bazen iyi seslerle, bazen de kötü seslerle uyandırır ve oturup yazarsınız. Benimki de öyle oldu. Epeydir yazı yazmıyordum ama bu sefer yaşadığım ve yaşatılan güzelliği yazmadan duramazdım.
26. Bartın Tiyatro Festivali’nin (26 Mart-2 Nisan 2022) bu yılki teması “Tek Kişilik Oyunlar”. Festivalde oyunlar ücretsiz olarak izlenebilmektedir. Biz şimdiden eşimle birlikte haftamızı festivale göre programladık, her akşam saat 20.00’de tiyatrodayız.
Zafer Gecegörür’ün geçirdiği bir talihsizlik sonrası alçılı/ sargılı koluyla karşımıza çıkması bizi şaşırttı. Önce 26 yıllık festival geçmişiyle bizi yolculuğa çıkartan 9 dakikalık bir saydam gösteri yer aldı. Festival sunumunu Ezgi hanım, açılış konuşmasını Zafer bey yaptı. Zafer bey konuşmasında özetle tiyatro tutkusundan, organizasyonun zorluklarından, gösterilen fedakârlıklardan ve bugünlere nasıl geldiğinden bahsetti. Prompter benzeri bir ayaklı tableti konuşma notları olarak kullanırken mizahi bir dille, “ Ne yapalım, büyüklerimizden böyle gördük “ demesi hoş bir espri oldu. 26 yıl boyunca neden tiyatro yaptıklarını, neden tiyatro yapılması gerektiğini sözleri arasındaki “Yetti mi? Yetmedi” diyerek bir ses ve ahenk ritmi de oluşturarak, süreklilik vurgusu yapmış oldu. Yani bu durum konuşmasına şiirsellik kazandırdı. Ve sözlerini, “Tiyatro akıllı insanların işi değil, sizce biz deli miyiz?.. Yaşasın delilik! “diyerek bitirdi. Gecegörür’ün bu benzetmesi beni ödüllü şiirim “AY HIRSIZI”na götürdü. Zafer beyin bahsettiği o delilerden ve delilikten her yerde, sanatın her alanında var. Bahsi geçen şiirim bakın hangi epigramla başlıyor, “ Bir Mezopotamya tabletinde yazılıdır / ‘Eğer bir şehirde çok sayıda bilgin varsa / O şehir bir gün mahvolacaktır / Eğer bir şehirde çok sayıda deli varsa / O şehir bir gün mutlu olacaktır”…
Bu yıl Tiyatro Festivaline 4 ülke (Avustralya, Irak, İran, Kıbrıs), 5 şehir (Ankara, Bartın, Eskişehir, İstanbul, Kocaeli) katılıyor.
Açılışın büyük bir kısmını ödül töreni oluşturdu. Çeşitli alanlarda ödül alan ya da ödül onurluğu ve çiçek takdim eden sanatçıların, bilim insanlarının ve konukların festivalle ve tiyatro ile ilgili sözleri de çok dikkat çekiciydi.
Ödül törenine dramacı Nalan OLGUN’un ve İran’dan tiyatrocu Nazila IRANZADBENAM’ın konuşmaları damgasını vurdu diyebilirim.
Nalan Olgun konuşmasında, “Bugün Bartın’ı gezerken çok memnun oldum. Çünkü çok genç popülasyonu gördüm. O gençler inanılmaz derecede bana şevk verdi, mutluluk verdi. Çok güzel yerlere bayrağı teslim edeceğimiz için inanılmaz derecede gururluyum. Acaba deli miyiz, değil miyiz diye bir şey sordu ya Zafer, benim son zamanlarda şöyle bir mottom var arkadaşlar, müziğin sesini duymayanlar dans edenleri görünce deli zannedermiş. Evet, müziğin sesini duymasam da ben dans edenlerdenim ve kuşlar gibi uçuyorum. Biz o gruptayız. Deli desinler, desinler be ya! Akıllı olsak ne yazar, hiç gocunmam.”
Nazila Iranzadbenam’ın sempatik tavırları ve Azeri aksanıyla Türkçe yaptığı konuşması çok beğenildi. Özgünlüğü bozulmasın diye video deşifresiyle veriyorum konuşmayı:
-Nazila hanım bir şeyler söylemek ister misiniz?
“Biraz zor ama baş üstüne. Tekrardan merhaba. Hazırlıklı çıkmadım sahne yüzüne ama çok önemli bir cümle bu ülkeden okudum ve öğreştim, öğrendim. Bir büyüğünüz, bir büyüğümüz diyor ki bir milletin eğer tiyatrosu olmazsa sanki bedende bir damarı kayıp. Dünyada Türklerin büyüğünün dilinden çıkmıştır Mustafa Kemal Paşa”. Bu sözünden sonra salonda bir alkış tufanı kopar.
Tiyatro onur ödülünü alan Burhan AKÇİN’e ödül takdimi için sahneye çağrılmam benim için sürpriz oldu. “İlimizin kültür ve sanat iklimine yıllardır düzenlediği Edebiyat ve Şiir Günleri ile katkıda bulunan öğretmen-şair “ şeklinde davet edilmem ise benim için ayrıca bir onur ve unutulmaz bir anı oldu. Güçlü projektörler altında gözümü zor açmamı ve seyirciyle göz teması kuramadan yaptığım konuşmayı hiç unutmayacağım. Tek başına bu bile tiyatroculuğun ne kadar zorlu bir meslek olduğunu insanın anlamasına yetiyordu.
Konuşmamda, “Öncelikle 26. Bartın Tiyatro Festivalinin başlamasında, sürmesinde, bugünlere gelmesinde, başta Bartın Belediyesi, Zafer ve Ezgi GECEGÖRÜR olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum. Yıllar önce yazdığım bir gazete köşe yazımın başlığı FESTİVALLER VE SERENATLAR KENTİ BARTIN’dı. Gerçekten de Bartın yıllardır düzenlenen Tiyatro Festivali, Edebiyat Günleri, Ulusal Şiir Günleri, Kitap Fuarları ve Çilek Festivali ile böyle bir kenttir. Dünya şairimiz Nazım Hikmet, ‘iki şey var ölümle unutulur / Anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü” der. Yıllardır düzenlenen Tiyatro Festivali, şehrimiz Bartın’ın unutamayacağımız yüzünü oluşturan en önemli bileşenlerdendir. Böyle bir kentte yaşadığımız için kendimizi çok şanslı görüyorum.
Tiyatro insana, insanı, insanla anlatma sanatıdır. Tiyatro insana camdan değil, candan seslenir. Tiyatro iki kalas bir hevesle yapılan tutkudur, aşktır, deliliktir. Bu aşk hiç bitmesin, yaşasın tiyatro, yaşasın delilik!” dedim.
Açılışta konuşmacılar tarafından İnci SAN’ın adının sıkça kullanılması beni hem gururlandırdı, hem de hüzünlendirdi. Geçtiğimiz Eylül ayında kaybettiğimiz Sanat bilimcisi, hocaların hocası Prof. Dr. İnci SAN, benim öncülük ettiğim ve yedi yıl boyunca aralıksız düzenlediğimiz Edebiyat Günleri’ne konuşmacı olarak davet ettiğimiz önemli bir değerimizdi.
Sanatla, tiyatroyla nefes aldığımız bu güzel akşam, Zafer Gecegörür’ün “BİRİKTİRDİKLERİM“ adını verdiği tek kişilik oyununun fragmanı sayılabilecek kısa gösterimle sona erdi.