Herkes en iyisine sahip olmayı ister.
Hep biraz daha iyisini ister.
İyi ayakkabı ile başlar, iyi elbise, iyi araba güzel bir ev…
Hiç bitmez istekleri.
Ta ki, hayat bitene kadar…
Tüm bu yaşamın içinde biz en iyisini isterken, en iyi olmaya çalışmaya gayret etmeyişimizi de bir türlü göremeyiz.
Başkaları da bizleri en iyi şekilde görmek isteyecektir.
Farklı yaşamlar, farklı ortamlar bizleri sürüklese de, frenlemesini iyi bilmeliyiz.
Bu hayatın bir dahası yok.
Bir son var ve o son…
O yüzden bu hayatı en iyi şekilde yaşamalıyız.
Bugünün tekrarı yok.
Bütün bunları yaparken de, vurdumduymazlık içinde olmamalıyız.
Fazla rahatlık da iyi değil…
Geçtiğimiz günlerde, Hakkın Rahmetine kavuşan Fikret Ercan ağabeyimiz de benim nazarımda örnek olacak insanlardan bir tanesiydi.
Muhakkak kusurları olmuştur.
Ama kusurlarını da eminim ki farkında olmadan yapmıştır.
Ya fazla kalp bağlamıştır, ya da çok güvenmiştir.
Fakirin, öğrencinin, çalışanın yanında olan birisiydi.
İslami açıdan da büyük imtihanlardan geçti.
Sadece kendi imtihanları ile değil, sevdiklerinin imtihanlarında da mesuliyetler aldı.
Vurdumduymaz olamadı, seyirci kalamadı.
Eminim çok kalbi kırıldı.
Çok da kalbi yoruldu ki, fazla dayanamadı.
Hakka yürüdü.
Mühim olan burada Rahmetli Fikret Ercan ağabeyimizin hayatını örnek alabilmektir.
O kadar kalabalık bir cenaze herkese nasip olmaz.
Hele cenaze namazı, caminin avlusu da yollarda taştı.
Sevenleri Fikret Hoca’yı en iyi şekilde yerine ulaştırdı.
Herkes böyle uğurlanmayı ister.
Dediğim gibi herkese nasip olmaz.
O yüzden bu kalabalık cenazeden bile dersler çıkartmalıyız.
İyi bir insan olmalıyız.
Gerisi yalan…
Hayallere ulaşsan ne, ulaşmasan ne…
Eninde sonunda Allah’a ulaşıyorsun…