Bundan sonra “Eyvallah” demek yok.
Kim ne kadar ve neyi hak ediyorsa onu vereceğiz.
Siyaseti kendi çıkarları için kullanan elbet bir gün kaybeder.
Kalemini kendi çıkarları için kullanan zaten kendini belli eder.
Bartın, ortak paydamız.
Gelecek nesillere ‘ne bırakmamız gerekiyor?’
Bunu biliyoruz.
Ama bildiklerimizi yapmıyoruz.
Ne fazla uzakta, ne de fazla geride arıyoruz.
Herkes üstüne alması gerekeni çok iyi alsın.
Boşu boşuna yazmıyorum.
Atmıyorum, tutmuyorum…
Sabırda bir yere kadar.
Ses çıkartmıyoruz diye,
Kenarda olup biteni izliyoruz diye,
Etik değerlere önem veriyoruz diye,
Bizi ötekileştiren zihniyetlere şunu söylüyorum;
Dedikodularınızla, entrikalarınızla battıkça batıyorsunuz.
Ne siyasette ne de insanlığınızda başarılı olamayacaksınız. (Olamadınız da…)
Makamlar gelip geçici.
Makam gittiğinde olanlara bakmak lazım…
İnsan yerine koyuluyor musunuz?
Bütün mesele bu...
Şimdiden biz o noktaları görüyoruz.
Siz şimdi körsünüz, sağırsınız.
Sadece diliniz çalışıyor.
Bu millet kime nasıl davranacağını çok iyi bilir.
Yüzüne gülüyordur ama seni ne zaman yerin dibine sokacağını da çok iyi bilir.
Şimdi iki-üç, ya da yüz ila bin kişinin pohpohlamasıyla yürümeye devam edin.
Bunlar yetmeyecek.
Kafanızda kurduğunuz ve kendinizi de inandırdığınız savlara güvenmeyin.
Çünkü onlar gerçek olmayacak.
Kendinizi kandırmaya devam edin.
Dursun’u Kalaylamakla, Tunç gibi olamazsınız.
Ordu Akın harekete geçtiğinde başarılı olur.
Beyinleri istop etmeye gerek yok.
Bu zihin şimdi ya Dursun ya da Tunç’bilek zamanıdır.
Yanında da orduyu Akın güçleri ile kazanılacak bir ortam bulunmaktadır.
Bir fırın değil yüz fırın ekmek yesen oralara giremezsin.
O fırınların ve fırıncıların kökleri önünde dururken sen ancak hayalle yaşarsın.
Kendini uyutursun ama milleti uyutamazsın.
Sana da tavsiyem yolda eğer arkadaşlarını bırakırsan ayazda kendin kalırsın.
Hikayenin sonu ise şöyle biter;
Bu gidişle soluğu ancak gurbette alırsın…!!!