Maden ocağındaki yüreğimizi parçalayan patlama, hayatımızı değiştirecek kadar büyüktü.
Bu acı herkesi bir araya getirdi.
Her şeyi bir kenara bırakalım.
Eleştiriyoruz, eleştiriyoruz.
Şehitlerimiz aşağıda can telaşı yaşarken, bütün herkes yukarıda bir telaş içindeydi.
Orada olmayanların da kalplerinde ümit, dudaklarında dualar vardı.
Gerek Amasra, gerek Bartın ve çevresi ile ülkemizin ve dünyanın her yerinde kalpler maden işçilerim için atıyordu.
41 arkadaşımız şehit oldu.
Devletimiz genel ve yerel yönetimleriyle hep birlikte seferber oldu.
Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları…
Herkes gücü neyse;
İşte o kadar yardıma koştu.
Bütün şehitlerimiz mahsur kaldıkları yerden 24 saat olmadan çıkartıldı.
Sonrasında hep birlikte üzüldük ve halen üzüntülüyüz.
Her şehit madencinin bir hikayesi ortaya çıktı.
Daha da acılarımız onların hikayelerini gördükçe katlanıyor.
Ocaklara ateş düştü.
Kiminin bebeği, kiminin çocuğu öksüz kaldı.
Eşler, analar, babalar ve kardeşler en sevdiklerini yitirdi.
Arkadaşlar;
Özellikle maden işçileri aynı kaptan yemek yedikleri canlarını kaybetti.
Şimdi yaralar sarılıyor.
Elbette giden geri gelmiyor.
Ancak herkes şehit madencilerimizin çocuklarının, ailelerinin ve yakınlarının yanında olmaya çalışıyor.
Eksik ya da fazla…
Bir şekilde manevi destek veriliyor.
Ve bu kazanın varsa sorumluları mutlak suretle bulunacaktır.
Kimse bile bile bu kadar madencinin ölmesine sebep olmayı istemez.
İhmal neredeyse, o bulunacaktır.
Kimsenin şüphesi olmasın.
Kazanın ardından oraya giden kim varsa;
Ayırt etmeden şükranlarımızı sunuyoruz.
Ümitlere, dualara, gözyaşlarına;
Hepimiz ortak olduk.
Onları kaybetmenin acısıyla ortaya çıkardığımız öfkemizi de refleksle döküyoruz.
Keşke olmasaydı…
Keşke yaşanmasaydı…
Buradan şunu da belirtmek ister ki;
Acı günde başardığımız bu kenetlenmeyi her daim sürdürelim…
Hayat bir saniye…