Yıllarca peygamberlere ev sahipliği yapan Kudüs ve burada bulunan Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya, 1947 yılında devlet statüsü kazanan İsrail, o tarihten itibaren Filistin topraklarını işgal planlarını hazırlamaya başlamıştır. Her geçen gün adım adım planlarını uygulamaya koymuş, gözleri doymamış Filistin’in yerli Müslüman halkının evlerini dozerlerle yıkarak buraları Yahudilerin barınma yeri haline getirmiştir. Gücünü ABD ‘den alan, kendi halkının bile razı olmadığı eylemleri Filistin halkına uygulamaktan çekinmeyen İsrail’e dur diyecek dünya üzerinde bir güç halihazırda çıkmadı. Ancak ila nihayet böyle gitmemeli. İnanıyoruz ki, Allah’ın inayetiyle bir gün bu zulme dur diyecek bir güç çıkabilir. Bu hali iyi bilen İsrail devlet başkanı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmak, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı kendi kontrolleri altına almak istiyor. Her inanç gurubunum Mescit-i Aksa’ya girmesini arzulamaktadır. İslam ümmetinin ortak değeri olan ve aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, kâfirlerin kontrolünde olabilir mi? Mescitler ve camiler Allah’ın evleri olup buralar zikir mahallidir. Allah’a teslim olmayanların mescit ve camilere girme hakları da yoktur. Mescit ve camiler, ibadet için Müslümanlara hastır.
Kudüs ve Mescid-i Aksa, İsrail’in çirkin eylemleri karşısında mahzun durumdadır. Mescidi Aksaya manen necis olan İsrail askerleri postallarıyla girerek ibadet eden Müslümanları her geçen gün rahatsız etmekteler. Mescid-i Aksa, Müslümanların mahremidir. Bu bakımdandır ki, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı koruyup kollamak birinci derecede İslam ümmetine aittir. ABD başkanının bir kaç gün önce İsrail başbakanı ile beraber Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesinden sonra İslam devletleri hep beraber kıyama kalkarak bu hukuk ve insanlık dışı eylem ve söyleme hayır demeleri gerekirdi. Ancak durum böyle olmadı. Türkiye ile beraber birkaç İslam ülkesi kıyama kalkarak hayır dediler ama Suudi Arabistan başta olmak üzere pek çok İslam ülkesi sesini çıkarmadı. Allah’tan korkma yerine oturduğu koltuğu kaybetmekten korkan b u zavallılar bilmezler mi ki, Allah her şeye gücü yetendir. Hayat veren, yediren ve içiren sadece Allah’tır. Zulme rıza zulümdür. ABD ve İsrail başkanının söylem ve eylemine susarak razı olmak zulümdür. Zalimin zulmüne rıza gösterenler mahkemeyi Kübra’da bunun hesabını elbette vereceklerdir.
Allah Kuran’ında, “Ey müminler benim ve sizin düşmanız olan kimseleri (kafirleri) dost edinmeyin” buyurmaktadır. (Mümtehine,1.) Müslüman ancak kendisi gibi inanan mümin kardeşlerini dost ve sırdaş edinir. Onların yardımına koşar, derdine ortak, sevincini paylaşır. ABD’de Kudüs’ün İsraillin başkenti olarak ilanı karşısında orada bulunan Müslümanların alkış tutması son derece üzüntü vericidir. Bu aynı zamanda haksızlığı onaylamaktır. Müslümanları bırakıp kâfirlerin yanında yer almaktır. Kâfirlerin karşısında susmak ve eğilmek zillettir. Müslümana zillet değil, izzet yakışır. Müslümana kölelik değil hür olmak yakışır. Müslümana, zalimin yanında değil, mazlum ve mağdurun yanında yer almak yakışır. Müslüman, Filistin’deki Müslümanların malları, evleri ellerinden zorla alınırken, aynı zamanda Mescid-i Aksa’ya rahat bir ortamda girmeleri mani olunurken sessiz kalamaz. Bunu yapanları sevemez, birlikte olamaz ve eylemlerine rıza gösteremez. Bu halde olanlar geçici olan bu dünyayı kazanabilirler ama ahiret hayatı onlar için perişandır. İnsanoğlu bu dünyaya Allaha kul olmak için gelmiştir. İslam’da kula kulluk yoktur. İslam’da kölelik te yoktur. Cahiliye devrinden kalma kölelik İslam’ın gelmesiyle kaldırılmıştır.
Yüce Allah Kur’an’ında, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Ayrılığa düşmeyin” buyurmuştur. (Al-i İmran,103.) İslam ümmeti olarak tüm Müslümanların Allah’ın ipine (Kur’an) sımsıkı sarılarak İslam davasında bir vücut halinde olmalıdırlar. Allah’ın her emri, Allah’ın razı olacağı her söz ve amelle meşgul olmak, İslam davasıdır. Mağdur ve mazlumların yanında olmak, Zalime karşı hakkı savunmak, Filistin halkının hakkını savunmak, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı savunmak, İslam davasıdır. Peygamberimiz (sav), haksızlığın karşısında gerçeği söylemeyen dilsiz şeytandır buyurarak, suskun kalmanın yararlı olmayacağını, bilakis inancına zarar vereceğini belirtmiştir. Bundan dolayı Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın mahzun duruşu karşısında haklının yanında yer almayan, susarak zalimlere alkış tutanlar bilsinler ki, ellerindeki petrolün sahibi Allah’tır. Filistin’deki zulmü elimizle, dilimizle gideremiyorsak, bari kalben buğuz etmek gerekir. Vicdani rahatsızlığımızı ortaya koymak gerekir. Bu, imanın en zayıf noktasıdır. Kudüs ve Mescid-i Aksa sahipsiz, mahzun olmamalıdır. İslam ümmeti Kudüs ve Mescid-i Aksa için kıyama kalkmalı, kutsal mekânlarını sahipsiz olmadığını evrensel hukuktan ve insanlıktan nasip dar olmayanlara göstermeleri gerekir. Bu durum, tüm Müslümanlar için bir görevdir.