Mabet, ibadet edilen yer demektir. Yeryüzünde hayatlarını idame ettiren toplumlar, mabetleriyle varlıklarını sürdüre gelmişlerdir. Yahudiler, sinagoglarda cumartesi günleri, Hıristiyanlar kiliselerde Pazar günleri, Müslümanlar da beş vakit, Cuma ve bayram günlerinde ibadetlerini mescit ve camilerde ifa ederler. Tarihi süreç içerisinde hiçbir devirde toplumların mabetlerine zarar verildiği, insanların ibadethanelerine girerken ve çıkarken kontrolden geçirildiği görülmemiştir. Görülmesi de alışıla gelmiş bir hal değildir. Zira bu durum insan haklarına aykırıdır. Hafta içerisinde ve Cuma günü Kudüs’deki mescidi aksaya Müslümanların girişlerine İsrail devletinin polisleri tarafından izin verilmemesi veya kontrol edilerek girişlere müsaade edilmesi, dünya Müslümanlarına ve mabetlere saygısızlıktır.
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve ortak değeridir. Peygamberler diyarı, peygamberimizin miracına mekân olan Mescid-i Aksa’da Müslümanların ibadetlerini ifa etmelerine mani olmaya çalışan İsraillin bu eylemi insanlık ayıbı değimlidir. Devletlerin maiyetinde yaşayan insanların inançlarının gereğini kendi mabetlerinde özgürce yapmalarını sağlamaları gerekmez mi? Ülkemizde olduğu gibi. Türkiye’de sinagoglara, kiliselere, camilere gidenlerin üzerleri yoklanmıyor. Mabetlere saygı ve hürmet var. Çünkü buralar Allah’ın evleridir. Allah’ın evlerinde sadece Allah’a zikir yapılır, tefekkürde bulunulur. Allah Kur’an’ında, “Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, ahirette de onlar için büyük azap vardır” buyurmuştur. (Bakara, 114.)
Allah’ın evleri mescit ve camileri harap etmeye çalışan, buraları kullanılmaz hale getiren, Müslümanların ibadetlerine mani olanların zalimler olduğu ayette belirtilmiştir. Bu manada Mescid-i Aksa’ya Müslümanların girmesini engelleyen, zorluk çıkartan sırf mümin olmasından dolayı insanları hırpalayanların bu eylemlerinin adı zulümdür. Bu zulmü yapan ve yaptıranlar da zalimdir.
Kudüs’teki Mescid-i Aksa tüm Müslümanların ilk kıblesi olması hasebiyle buraya yapılan saldırı, İslam ümmetini ilgilendirir. Bu bakımdandın İsrail polisinin Mescid-i Aksa’ya gitmek isteyenleri geçit vermemesi, her Müslüman’ın en azından kalbinde bir rahatsızlık duymasına vesile olması gerekir. Daha sonra bu zulmün sona ermesi için birey ve toplum olarak çaba göstermek lazım gelir. Bu, insani ve İslami bir görevdir. Kendi ülkemizde hiçbir mabede zarar vermeden kendi dinlerinin gereğini yapmaya çalışanlara saygı göstererek kendi isteklerimizi medeni olarak ortaya koyma hakkını kullanabiliriz. Yanlışa yanlışla cevap vermek doğru bir hareket değildir. Ülkemizde her din mensubu inancının gereğini rahatlıkla yapabiliyor. Kimseden rahatsızlık duymuyoruz elhamdülillah. Ecdadımız Osmanlı, girdiği her yere adalet, hakkaniyet getirmiştir. Din ve vicdan hürriyeti getirmiştir. Hiçbir kimse dininden, mezhebinden, ırkından dolayı farklı muamele görmemiştir. Böyle olması, insanlığın gereğidir.
Günümüz dünyasında insanların gözü önünde Mescid-i Aksa’ya Müslümanların ibadet etmeleri için girmelerine İsrail polisi tarafından müsaade edilmiyor. Üstelik burası Peygamberler diyarı ve Müslümanlara ait bölge. Müslümanlar kendi doğup büyüdüğü yerde zulme uğruyor. Buradaki Müslümanlar Mescid-i Aksa’ya gitmek için İsrail devletinden izin mi? alacaklar. Camiye gidenler ibadet etmek için bu mekâna gidiyorlar. Bu mekân Yahudilere değil, Müslümanlara aittir. Bunu onlar da biliyorlar. Ancak onların arzusu, buradaki Müslümanları hayatından bezdirmek, göçe zorlamak, buranın kontrolünü ele geçirip Müslümanların rahatlıkla mescide girmelerini mani olmaktır. Allah’ın izniyle bu mümkün olmayacaktır. Çünkü burası Allah’ın evidir. Müslümanların ilk kıblesidir. Dünya Müslümanları Mescid-i Aksa’ya sahip çıkacak, yöredeki Müslümanlar her zaman ibadetlerini yapabilecekleri gibi, dünyanın her yerinden Müslümanlar mescidi aksaya ziyarete gelmeye devam edeceklerdir. Mescid-i Aksa ve Müslümanlara yapılan insanlık dışı muameleye son verilmesi, insanlığın gereğidir. Dünya kamuoyunun gözü önünde meydana gelen bu vahşeti izleyenlerin, insan olmalarından hayâ ettiklerini görür gibiyiz. Yıllardır süregelen bu zulmün son bulması, şüphesiz insanlığın hayrına olacaktır.