Suriye’de yarım asrı aşkın bir süredir ülkenin siyasi, toplumsal ve ekonomik yapısını şekillendiren Baas Partisi dönemi, 8 Aralık 2024’te başkent Şam’a giren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı grupların zaferiyle son buldu. Beşar Esad’ın başkentten kaçmasıyla resmen kapanan bu dönem, Suriye tarihinin en çalkantılı ve uzun süreli tek parti iktidarını tarihe gömdü.
Bu olay, yalnızca bir rejimin çöküşü değil, aynı zamanda Baasçılığın ideolojik ve siyasi mirasının son buluşunu da temsil ediyor. Peki Baas Partisi nasıl ortaya çıktı, nasıl bir ideolojiye sahipti ve zamanla nasıl evrildi?
Baas Partisi’nin Kuruluşu ve İdeolojisi
Baas (Diriliş) Partisi, 7 Nisan 1947’de Mişel Eflak, Selahaddin el-Bitar ve Zeki el-Arsuzi tarafından Şam’da kuruldu. Kuruluş amacı, Arap dünyasının birlik ve modernleşmesini sağlayacak bir siyasi hareket oluşturmaktı. Parti, “Arap vatanı içinde ulusun birliği ve özgürlüğü” idealini benimsedi.
İdeolojisinin temel taşları, Arap milliyetçiliği, sosyalizm ve sekülerizm olarak şekillendi. Baasçılık, sınıf çatışması teorisini reddederken, büyük endüstrilerin millileştirilmesini, toprak reformunu ve işçilerin sendikalaşmasını savundu. Marksizmden ilham alan bu yaklaşım, sömürgecilik sonrası Arap toplumlarının modernleşmesi için sosyalist bir çerçeve sundu.
1952’de Arap Sosyalist Partisi ile birleşerek “Arap Sosyalist Baas Partisi” adını alan hareket, Suriye’de ve Arap dünyasında hızla güç kazandı. Ancak parti içi çatışmalar ve dış politikadaki başarısızlıklar, ideolojik bütünlüğünü zamanla aşındırdı.
1963’ten 2024’e: Askeri Darbeler ve Otoriterleşme
8 Mart 1963’te gerçekleştirilen askeri darbe, Baas Partisi’nin Suriye’de iktidara gelişini sağladı. Ancak bu darbe, partiyi ideolojik bir hareketten ziyade, ordunun kontrolünde bir yönetim aygıtına dönüştürdü. Özellikle 1970 yılında Hafız Esad’ın gerçekleştirdiği “Onarım Hareketi” ile Baas ideolojisi radikal bir dönüşüm geçirdi.
Esad, partiyi pan-Arap bir hareket olmaktan çıkarıp, Suriye merkezli bir otoriter devletin aracı haline getirdi. Parti içi muhalefet tasfiye edildi, ideolojik esneklik azaldı ve Baas, toplumsal meşruiyeti değil, Esad ailesine koşulsuz sadakati temel alan bir araç olarak yapılandırıldı.
Bu süreçte sosyalist ekonomi politikaları uygulandı, büyük işletmeler ve bankalar millileştirildi. Alevi azınlık desteği güçlendirildi, bu durum Sünni çoğunlukla gerilimlere yol açtı. Sovyetler Birliği ile ittifak kurularak, Suriye’nin dış politikası Doğu Bloku’na bağımlı hale geldi.
Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Baas ideolojisinin zayıflamasına ve Esad rejiminin pragmatik bir otoriterliğe kaymasına neden oldu.
2011: İç Savaş ve Baas Partisi’nin Gerileyişi
2011 yılında başlayan halk ayaklanmaları, Baas Partisi’nin uzun süredir tükenmiş olan toplumsal meşruiyetini sorgulanır hale getirdi. Beşar Esad yönetimi, protestolara sert bir şekilde müdahale ederek göstericilere karşı büyük bir baskı kampanyası başlattı.
İç savaşın başlamasıyla birlikte parti, giderek marjinal bir yapıya dönüştü. Alınan kritik kararlar, ordu ve Esad ailesi tarafından verilmeye başlandı. Bu süreçte Baas, rejimin savunulması için paramiliter güçler oluşturan ve kitlesel destek sağlamaya çalışan bir organizasyon haline geldi.
2012 Anayasa Referandumu ile Baas’ın “devletin öncü partisi” statüsü kaldırıldı, ancak bu değişiklik pratikte hiçbir anlam ifade etmedi. 2015 Rus müdahalesi, rejimin çöküşünü engelledi. Ancak Baas, bu süreçte tamamen etkisizleşti.
Çöküş ve Baasçılığın Sonu
HTŞ liderliğindeki cihatçı grupların Şam’a girmesiyle Beşar Esad’ın başkentten kaçması, Baas Partisi’nin tarih sahnesinden çekilmesini simgeledi. Bu süreçte, parti neredeyse tamamen bir “ölü beden” haline gelmişti.
Siyaset bilimci Volker Perthes’in ifadesiyle, Baas, “otoriter bir rejimin aracı” olarak yeniden yapılandırıldı ve ideolojik kimliğini kaybetti. Subhi Hadidi’nina tespiti ise daha çarpıcı: “Baas, artık kelimenin normal anlamıyla bir parti değil.”