İstanbul Eyüpsultan'da bir lise öğrencisi tarafından okul müdürüne silahlı saldırı sonucu müdürün hayatını kaybetmesi, eğitim camiasında büyük bir üzüntü ve tepkiye yol açtı. Bu trajik olayın ardından Eğitim Sen ve diğer sendikalar, şiddete karşı seslerini yükseltmek için 8-9 Mayıs tarihleri arasında siyah giyerek şiddet karşıtı kokart takma ve 10 Mayıs Cuma günü ise iş bırakma eylemi kararı aldı.
Olayda hayatını kaybeden okul müdürü İbrahim Oktugan, 17 yaşındaki öğrenci Y.K. tarafından silahla vurularak hayatını kaybetti. Saldırgan Y.K., okuldan atılma gerekçesiyle müdüre silahla ateş etti ve olay yerinden kaçtı. Silah seslerini duyan öğretmenler durumu polise bildirdi ve ağır yaralı Oktugan hastaneye kaldırıldı. Maalesef Oktugan yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kurtaramadı. Olaydan sonra yakalanan Y.K. gözaltına alındı.
Eğitim Sen Bartın Şube Başkanı İsmet İpçi, bu trajik olayla ilgili yaptığı açıklamada, okullarda sık sık yaşanan şiddet olaylarının sorumluluğunu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve tüm yetkililere yükledi. İpçi, toplumda her alanda yaygınlaşan şiddet olgusunun eğitim kurumlarını ve öğretmenleri de hedef aldığını belirterek, bu durumun son yıllarda artan eğitim emekçilerine yönelik itibarsızlaştırma politikalarıyla da bağlantılı olduğunu vurguladı.
Eğitim Sen Bartın Şube Başkanı İsmet İpçi’nin açıklaması şu şekilde:
“Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda meslektaşımızın şiddetin hedefi haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle kabul etmek gerekir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm yetkililerin, hatta toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu vardır. Toplum olarak hayatımızın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, okullarımızı ve öğretmenlerimizi de hedef almış durumdadır.
Yaşanan bu şiddet olayları adeta bir bakanlık politikasına dönüştürülen eğitim emekçilerinin itibarsızlaştırılmasından ayrı düşünülemez. Bugün bir eğitim emekçisini hayattan koparan ne basit bir öfke krizi, ne failin öğrenci ya da veli oluşu, ne de öğrencinin uyruğu ile ilgilidir. Bizzat bakanın yaptığı açıklamalarda eğitim sisteminde yaşanan olumsuzlukların temel nedeni olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.
Yıllardır yaptığımız tüm uyarılara rağmen alınmayan önlemler nedeniyle dün 40 yılını çocukların eğitimine adamış bir öğretmen arkadaşımızı, maalesef bakanlığın ideolojik örgütlenme alanına çevirdiği, yap boz tahtasına dönüştürdüğü eğitim politikalarının sonucu olarak kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Okullarda yaşanan şiddetin ve eğitim emekçilerine yönelik saldırıların önlenebilmesi, öncelikle her fırsatta eğitim emekçilerini hedef haline getiren politika ve uygulamalara son verilmesinden geçmektedir. Türkiye’nin her yerinde eğitim kurumlarında birbirine benzer şekillerde eğitim emekçilerini hedef alan şiddet olaylarının yaşanması, şiddetin arkasındaki nedenlerin ortaya çıkarılmasını, eğitim kurumlarında eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir. Okulda şiddet olaylarının son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.
Eğitim emekçilerinin, başta MEB olmak üzere eğitim sendikalarının ve tüm toplum kesimlerinin desteğini hissetmeye ihtiyaçları vardır. Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı olmalıdır.
Eğitim emekçilerine yönelik şiddet konusunda Eğitim Sen olarak başta eğitim sendikaları olmak üzere, tüm demokratik kamuoyunu birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”
Haber Merkezi