Bartın kent merkezinde bulunan Cumhuriyet Meydanı, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bartın Barosu Başkanı Avukat Nail Öztürk liderliğinde bir araya gelen baro üyeleri, Atatürk Anıtı’na çelenk sunarak saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı’nı okudu. Törenin ardından Başkan Öztürk, yargı sisteminden avukatların mesleki sorunlarına, hukukun üstünlüğünden toplumsal haklara kadar geniş bir yelpazede çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“Bizler Avukatlara Değil, Yurttaşlara Sesleniyoruz”
Başkan Öztürk, konuşmasına basın mensuplarına ve halka teşekkür ederek başladı. “Değerli meslektaşlarım, değerli basın üyeleri, değerli yurttaşlar; bizler avukatlara değil, yurttaşlara sesleniyoruz. İfadelerimizi halkımızla buluşturan basın mensuplarımıza müteşekkiriz,” diyerek avukatların halkın ve haklının yanında yer alma misyonunu vurguladı. Öztürk, yargının üç temel ayağından biri olan savunmanın, sav ve karar mekanizmalarından bağımsız olarak halkın yanında durmaya devam edeceğini ifade etti. “Biz susarsak savunma susar, halk susar, adalet susar, devlet susar,” sözleriyle savunmanın önemine dikkat çekti.
Avukatlara Yönelik Algı ve Şiddet Sorunu
Öztürk, avukatların davanın tarafı gibi gösterilmesini ve medyada olumsuz bir imajla yansıtılmasını sert bir dille kınadı. “Avukatların, Türk halkının geleneklerine uygun olmayan dizilerde önemsiz bir meta gibi gösterilmesini kabul edemiyoruz,” dedi. Ayrıca, avukatlara yönelik şiddetin ve kötü muamelenin cezasız kalmasını eleştirerek, “Avukatın taraf olarak görülmesini ve savunmasız bırakılmasını kabul edemiyoruz,” diye ekledi.
Sahte Avukatlar ve Arzuhalcilerle Mücadele
Kendini avukat gibi tanıtarak vatandaşları kandıran “iş takipçileri” ve sözde hukuk bürolarına karşı mücadelelerinin devam edeceğini belirten Öztürk, “Bu organize suç örgütlerinin mesleğimizi aracı kılmak suretiyle insanların kanına girmelerine müsaade etmeyeceğiz,” dedi. Aynı şekilde, hukuki bilgi ve altyapısı olmadan arzuhalcilik yapanların, vatandaşların haklarını zayi ettiğini ve devlete vergisel zarar verdiğini ifade etti. “Arzuhalcilerin avukatlar yerine geçerek dilekçe yazmalarını kabul edemiyoruz,” diyerek bu soruna dikkat çekti.
“Demokrasiye Vurulan Darbe”
İstanbul Barosu’nun başkan ve yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmasına yönelik kararı hukuka aykırı olarak niteleyen Öztürk “Bu müdahale, yargı alemine ve demokrasiye vurulan en büyük darbedir,” dedi.
Bartın Barosu Başkanı Nail Öztürk’ün açıklamaları şu şekilde:
“Değerli meslektaşlarım, değerli basın üyeleri, değerli yurttaşlar; bizler avukatlara değil, yurttaşlara sesleniyoruz. Bu minvalde, ifadelerimizi halkımız ile buluşturan basın üyelerimize bizler avukatlara değil, yurttaşlara sesleniyoruz. Müteşekkir olduğumuzu bir kez daha belirtmek isterim.
Yargının, sacayağı olarak tabir edildiği durumda, sav ve karar ayağından ziyade savunma olarak halkın ve haklının yanında yer almaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. İşte tam da bu sebeple halkın sahip çıkması, yanında ve destekçisi olması gereken en önemli kurum olarak barolar bu görevi üstlenmeye devam edecektir.
Adil yargılanma hakkı, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün korunması, kanunun bizlere yüklediği en önemli görevdir. Bu görevi üstlenmeye devam edeceğiz. Biz susarsak savunma susar, halk susar, adalet susar, devlet susar. Tüm savunma makamının değindiği gibi, hiçbir kuvvet karşısında eğilmedik, bükülmedik, biat etmedik, gücümüzü halktan ve haktan alıyoruz. Baro ve avukatların güçsüz kaldığı yerde zarar görecek tek şey de yurttaşlar ve hukuk düzenidir.
Yıllardır, hiçbir altyapısı, akademik itibarı bulunmayan, kürsüsü dahi mevcut olmayan, sadece adından ibaret hukuk fakültelerine değindik. Nihayetinde nispeten çözüm bulunup hukuk mesleğine giriş sınavı ve fakültelere girişlerde başarı ölçütü getirilmiştir. Sayın bakanımızın sözüne istinaden bu başarı sıralamasının ilk 50 bine çekilmesi en yakın temennimizdir. İçi boş fakültelerin varlığını artık kabul edemiyoruz!
Özellikle avukatların, mesleğe yeni adım atmış meslektaşlarımızın, mali yükümlülüklerinin azaltılması en önemli isteklerimizden biridir. Mali ve vergisel yükümlülükler altında ezilmiş meslektaşlarımızın intihar etmelerini kabul edemiyoruz!
İlk yürürlüğe girdiği andan itibaren yargı camiasında gündemden düşmeyen CMK ücretlerinin avukatlık asgari ücret tarifesi düzeyine getirilmemesini, bu ücretlerin vergiden arındırılmamasını, angaryaya dönüştürülmesi hususundaki ısrarı yapılmış kabul edemiyoruz! Avukatlık ücret tarifesinde değişikliğe rağmen beraat eden sanık ile haklı çıkan müşteki lehine avukatlık ücretinin ödenmesini uygulamamayı kabul edemiyoruz.
Avukatların sanki davanın tarafı algısı yaratılmasını, avukatların, konusu dahi olmayan, içeriksiz ve Türk halkının geleneklerine uygun olmayan dizilerde önemsiz bir meta gibi gösterilmesini kabul edemiyoruz. Avukatın taraf olarak görülmesini, bu suretle şiddete maruz ve savunmasız bırakılmasını, avukatlara uygulanan kötü muamelelere tutuklama kararı verilmemesini kabul edemiyoruz.
Kendini avukat olarak tanıtıp özellikle trafik kazaları, iş kazaları gibi neticesinde sadece cismani zararlar için açılan davalarda vatandaşları kandıran iş takipçileri ve sözde hukuk bürolarının sadece bir nefes ardlarında olduğumuzu herkesin bilmesini isterim. Bu tür yapıların, avukat gibi davranıp yahut onurlu mesleğimizi aracı kılmak suretiyle insanların kanına girmelerine müsaade etmeyeceğiz. Bu organize suç örgütlerine müsaade edilmesini de kabul edemiyoruz.
Hiçbir hukuki bilgisi ve altyapısı olmamasına rağmen bilirkişi gibi davranıp arzuhalcilik adı altında türlü hatalarla dolu dilekçelerin dava dosyasına kazanılmasına sebebiyet veren yurttaşın, bu kendilerine zarar veren tutumlarından bir an evvel vazgeçmelerini ve bu yoldan ayrılmalarını temenni ediyoruz. Zira bu suretle, avukattan dahi fazla ücretler alarak hem vergisel anlamda devletimize zarar vermekte hem de vatandaşların haklarına zayi etmektedirler. Arzuhalcilerin avukatlar yerine geçerek dilekçe yazmalarını ve vatandaşın hakkını zayi etmesini kabul edemiyoruz.
Avukatlar olarak kabul edemediğimiz ve yurttaşların da malumunda bulunan büyük haksızlıklar olduğu aşikar!
Anayasal hak ve hürriyetler çerçevesinde güvence altına alınmış olan toplanma ve yürüyüş hakları ile diğer anayasal hakların kullanılmasını başka başka suç tipleri ile karıştırılmasını, bu suretle yapılmakta olan soruşturmaları, binlerce yıldır öğrenilegelmiş hukuki bilgiler ve geçmişle bağdaştırmaya çalışsak da; hiçbir şekilde suçta ve cezada kanunilik ilkesine uymadığını düşündüğümüz suç tipleri uydurulmasını kabul edemiyoruz.
Avukatın, tam bağımsız ve özgür düşünce içinde, etkili şekilde kendisini ifade edemediği veya ettirilmesine müsaade edilmediği, dolayısıyla mesleğini etkin bir şekilde yürütmesine müsaade edilmeyen bir ortamda, adil yargılanma hakkından söz edilemeyeceği aşikardır. Son süreçte yaşanan toplumsal eylemler sırasında, savunma aşamasında sadece görevlerini ifa etmelerinden ötürü göz altına alınan ve hatta tutuklanan meslektaşlarımızı, cezaevinde ve sorgu hakimi önünde görmeyi kabul edemiyoruz.
Avukatlar hep özgür oldular özgür savunmada bulundular. İstanbul Barosunun genel kurulunun iradesiyle seçilmiş dünyanın en büyük barosu başkan ve yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmasına dair hukuka aykırı kararı tanımadığımızı belirtmek isteriz. İstanbul Barosuna yapılan bu müdahale, yargı alemine ve demokrasiye vurulan en büyük darbedir. İstanbul Barosunun başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmasına dair kararı kabul edemiyoruz!
Avukatıyla, savcısıyla, hakimiyle ve en önemlisi adliye personelimizle, yargıya ve vatandaşa hizmet etmeye devam edeceğiz. Bu anlamda her daim samimiyet ve sevgi ile birlikte çalışma ortamını paylaştığımız ve kurumsal olarak her fırsatta baromuza sahip çıkan ve yanında olan Bartın Adliyesi hakimlerimiz, savcılarımız ile adliye personellerimize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Bu şartlar altında maalesef avukatlar gününü kutlayamıyoruz. Bu mesleğe ve yurttaşlara hizmet etmiş ve vefat etmiş meslektaşlarımızı saygıyla ile anıyoruz. Hukuka saygı ve savunmanın bağımsızlığı adına Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye'nin tüm barolarının birlikte 05 Nisan günü Ankara'da ve düzenlemiş olduğu Anıtkabir'de sonlandırılacak olan programa hep birlikte iştirak edeceğiz.
Sözlerimizi sonlandırırken, özgür bir vatan ve bağımsız bir ulusu miras bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, tüm şehitlerimize ve ebediyete irtihal etmiş gazilerimize, mesleğe değer katmış tüm merhum büyüklerimize minnetlerimizi ve şükranlarımızı sunar, geleceğin adil olmasını temenni eder, kamuoyuna saygıyla arz ederiz.”
YUSUFHAN KABAKCI