19. yüzyılın ilâhî meczuplarından biri olan ve halk arasında "Düğümlü Baba" olarak bilinen Mustafa Efendi, derin maneviyatı ve kendine özgü yaşamıyla Türk tasavvuf tarihinde önemli bir yer edinmiştir. 1786 yılında Amasra’da doğan Düğümlü Baba, asıl adıyla Düğümlü Hafız Mustafa Baba, Kalenderi bir derviş olup Nakşibendi ve Rıfai tarikatlarına mensup olduğu bilinmektedir. Hem İstanbul’da hem de memleketi Bartın Amasra’da derin izler bırakan Düğümlü Baba'nın hayatı, ilginç detaylarla doludur.İbrahim Paşa Camii’nde kısa bir süre imamlık yapan Mustafa Baba, Nakşibendi tarikatında hilâfet aldıktan sonra hacca gitmiş, dönüşünde ise manevi bir cezbe hali yaşamaya başlamıştır. Bu dönemde eline geçen ipleri düğümleyerek giysilerine, sarığına ve asasına bağlamaya başlamış, bu sembolik eylem nedeniyle halk arasında "Düğümlü Baba" olarak anılmaya başlanmıştır. Düğümler, halk arasında aşk ve sevda acısı çekenlere şifa niyetine verilmiş, bu efsanevi figür giderek daha fazla saygı kazanmıştır.Düğümlü Baba’nın hayatı, tasavvuf edebiyatında sıkça karşılaşılan aşk ve çile temalarıyla örülüdür. İstanbul’a geldiğinde, paşasının konağı yakınlarındaki bir kahvehanede çalışan genç Kerem’e duyduğu ilahi aşk, onun nefsini terbiye etme yolunda önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu saf aşkla Kerem’in ölümüne tanık olan Düğümlü Baba, manevi bir sarsıntı geçirmiş ve bu olaydan sonra kendini tamamen dünyadan soyutlamıştır.Yalınayak, başı açık ve üzerindeki basit entarisiyle dolaşan bu derviş, kimseyle konuşmaktan kaçınmış ve yalnızca elindeki bez parçalarına düğüm atarak sessiz bir çileye gömülmüştür. Düğümlü Baba’nın adını taşıyan tekke, İstanbul’da İkinci Mahmud dönemi (1808-1839) sırasında kurulmuş ve zamanla özellikle İstanbul’un meczuplarının toplanma yeri haline gelmiştir. Nakşibendi ve Rıfai tarikatlarına mensup olduğu rivayet edilse de, özellikle Rufai tarikatına bağlı olduğu kabul edilir. Tekkenin şeyhleri arasında ünlü sufiler yer almış, pazar günleri düzenlenen ayinler, devrin padişahları ve devlet erkânı tarafından da ilgi görmüştür.Tekke, aynı zamanda Osmanlı hat sanatları ve dini eserlerin sergilendiği bir merkez haline gelmiştir. Hat levhaları, Hilye-i Şerifler ve yazma eserler, tekkede korunmuş ve bu değerli eşyalar tekkenin kapanmasının ardından Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşınmıştır.1866 yılında vefat eden Düğümlü Baba’nın kabri, günümüzde Sultan I. Ahmed Türbesi’nin yanındaki küçük bahçede yer almaktadır. Vefatından sonra da halk arasında derin bir sevgiyle anılmaya devam eden bu büyük Allah dostu, hayatını dünyadan elini eteğini çekmiş, sadece Hakk’a bağlanmış bir derviş olarak sürdürmüştür.Amasra’daki Tekke Tepesi Mevkii’nin de kendisiyle ilintili olduğu düşünülmektedir. İstanbul’da İsmail Kemal Sadık Paşa tarafından yazılan "Kemalname-i Düğümlü Baba" adlı manzum eser, onun hayatını ve menkıbelerini detaylı şekilde anlatan iki ciltlik önemli bir kaynaktır. Düğümlü Baba, sadece bir derviş değil, aynı zamanda aşk ve çilenin sembolüdür.Vecihipaşazade İsmail Kemal Sadık Paşa’nın onun hakkında yazdığı manzum beyitte de ifade edildiği gibi: "Çile-i hestii piçide açıldı çözülüpHakka rapt ile dilin göçtü Düğümlü Baba"MUHABİR - YUSUFHAN KABAKCI
KÜLTÜR - SANAT
Yayınlanma: 29 Eylül 2024 - 18:50
Düğümlü Baba
KÜLTÜR - SANAT
29 Eylül 2024 - 18:50
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir