Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Bartın Temsilcisi Erkan Bozkurt, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile ilgili taslak metnin taslak metnin son günlerde kamuoyuna sızdırıldığını belirtti, Sağlık Bakanlığı’nın bu gibi adımlarını kamuoyunun tepkisini ölçmek amacıyla “sızdırma” stratejisi olarak değerlendirdi. Bozkurt, bu düzenlemelerin birinci basamak sağlık hizmetlerini metalaştırarak, koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşılmasına neden olacağını savundu.
Bozkurt’a göre, Sağlık Bakanlığı’nın birinci basamaktaki sağlık hizmetlerine yönelik yeni ceza yönetmelikleri, sağlık çalışanlarının temel haklarının ihlaline neden oluyor. Özellikle göç, pandemi ve depremler sırasında birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeterince işlemediğinin görüldüğünü söyleyen Bozkurt, bu hizmetlerin iyileştirilmesi için sendikaların ve meslek örgütlerinin görüşlerine başvurulması gerektiğini belirtti.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Bartın Temsilcisi Erkan Bozkurt’un açıklaması şu şekilde:
“Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde yapılması planlanan değişikleri içerdiği öne sürülen taslak metin birkaç gündür kamuoyu ile paylaşılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın daha önce pek çok kez yaptığı “sızdırıma”lar, gerek kamuoyu gerekse sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin tutumlarının ölçmeye yöneliktir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerini metalaştırarak; koruyucu sağlık hizmetlerinden giderek uzaklaşılan, hekimleri işletme sahibine dönüştürerek performans baskısına maruz bırakan ve ASM’de hizmet veren ebe hemşireler başta olmak üzere sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini yok sayan bu sisteme başından beri itiraz ettik.
Göç, pandemi ve depremler birinci basamak sağlık hizmetlerinin nasıl işleyemediğini göstermişken ceza yönetmelikleri, en temel hak olan çalışma hakkının zorla dayatılması ya da elinden alınması hiçbir ASM emekçisi tarafından kabul edilemeyeceği gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği etkili bir birinci basamak sağlık sisteminin inşası ancak meslek örgütleri, sendikalar ve emekçilerin görüş ve önerilerinin alınacağı bir ortaklıkla olur.
Tüm itirazlarımıza rağmen gerçekleşen sağlıkta dönüşüm programı koruyucu sağlık hizmetlerinin sorumluluğunu halkın ve sağlık emekçilerinin sırtına yüklemiştir. Sağlık Bakanlığı tüm meslekleri görmezden gelerek yeni ceza yönetmelikleri ile birinci basamağın tıkanmışlığını kapatmaya çalışmaktadır.
Birinci basamakta hizmet veren Aile Hekimlerinin özlük ve mali hakları sürekli budanmakta, yeni oldu bittilerle karşı karşıya bırakılmaktadırlar.
Sağlık Bakanlığının 30/09/2024 tarihindeki 119. Dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü (DHY) Kurası ilan metninin F Bölümünün 5. Maddesinde, "3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunun ek 5 ve aile hekimliği uygulama yönetmeliğinin 15. Maddesinin 7. Fıkrası hükümleri gereği "...aile hekimliği birimi" olarak ilan edilmiş münhal kadrolara yerleşen hekimlerin atamaları, birimin bağlı bulunduğu ilçe sağlık müdürlüğü veya toplum sağlığı merkezine yapılacaktır. Atamalarına müteakip başlama işlemleri tamamlanan hekimlerle en geç ertesi gün mesai bitimine kadar "aile hekimliği hizmet sözleşmesi" yapılacak, izleyen iş günü içinde ise aile hekimliği biriminde "sözleşmeli aile hekimi" olarak göreve başlayışı sağlanacaktır." metni düzenlenmiştir.
İlan metnine dayanak olan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin 15. Maddesinin 7. Fıkrasına bakıldığında çok açık bir şekilde daha önceden yerleştirme yapılmamış olan münhal aile hekimliği pozisyonlarına devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamında yerleştirme yapılacağı düzenlenmiştir. Bunun anlamı şudur; pratisyen hekimlerin bugüne kadar ilan edilen münhal aile hekimliği kadrolarına yerleşmemelerinin çeşitli sebepleri vardır. Bunların başında bu tarz münhal kadroların uygun hizmet yerlerine ve yeterli nüfusa sahip olmamasıdır. Bilindiği gibi Aile Hekimliği Sözleşmesi sözleşme serbestisi kapsamında yürümektedir. Bir aile hekimliği biriminin yeterli nüfusa hizmet verememesi ve fiziki mekân olarak yeterli donanıma sahip olmamasının çeşitli sonuçları vardır.
İlgili yönetmelik uyarınca münhal aile hekimliği birimi olarak açıldığı bildirilen bir birime Sağlık Bakanlığı en fazla 18 ay destek sunmaktadır. 18. aya kadar destek sunulmasının şartlarından birisi de 6. ayın sonuna kadar 500 nüfusa sahip olunmasıdır. Daha sonra bu destek kesilmektedir. Bu tarz yerlerin tıbbi muayene ve tedavi hizmeti sunmak için çok ciddi giderlerin yapılması gerekmektedir. 18 aylık destek bu giderleri kesinlikle karşılayacak düzeyde değildir. Ayrıca bu durumda hekimlerin elde edeceği kazançta da ciddi bir şekilde kayıp söz konusu olacaktır. Bu nedenle de hekimler bu tarz yerleri tercih etmemekte ve sözleşme imzalamamaktadır. Böylesi yerleri 119. Dönem (DHY) Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası ile doldurup yüzlerce hekim bir oldu bitti ile karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Bu durum kişilerin iradesi dışında sözleşme yapmaya zorlanmak olarak değerlendirilmelidir. Bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir. Sendikamız bu durum yargıya taşımıştır.
Basına sızdırıldığı kadarı ile yapılması planlanan değişiklikler ile;
Yönetmelik değişikliği, öteden beri uygulanan lohusa takiplerinin performans göstergesi olarak değerlendirilmesi de dahil olmak üzere koruyucu sağlık hizmetleri uygulamalarıyla ilgili hiçbir yenilik, gelişme içermemektedir.
Taslak ile yeni aile sağlığı merkezleri (ASM) açmak için gerekli paranın genel bütçe yerine mevcut ASM’lere ayrılmış sınırlı kaynaktan yapılacak yüzde 12’ye varan kesinti ile sağlanması planlanmaktadır. Bu yaklaşımla hekim başına düşen nüfusun ideal sayı olan 1.500-2.000 aralığına inmesi mümkün değildir. Nitekim taslak zımnen de olsa bu sayıyı 3.000-3.500 olarak kabul etmektedir.
ASM’lerde çalışan emekçilerin gelirleri artış göstermek bir yana, azalmayla sonuçlanacak karmaşık ve anlaşılma matematiksel formüller ve katsayılar ile hesaplanmakta, ulaşılması mümkün olmayan ya da faydalı olmayan performans kriterleri içermektedir. Verilen hizmetin kalitesi ve önemi değil sayısı dikkate alınmaktadır.
Yönetmelik değişikliği kendi içinde hekimleri zor durumda bırakacak çelişkiler taşımaktadır. Örneğin “hasta memnuniyeti”ni hekimlerin iş güvencesi ve gelirlerinin bir koşulu olarak ortaya koyarken; antibiyotik, mide koruyucu, ağrı kesici reçeteleri ve sevk sayısını azaltmak üzere negatif performans uygulayarak hekimlerle hastaları karşı karşıya getirmekte, hastaların hekimlerden “memnun” olmamasını sağlamaktadır. Bir yandan hasta sevklerini azaltmak için önceki aydan fazla sevk yapan hekimlerin gelirinden kesinti yapılırken, diğer yandan belli yaş üzerindeki herkesin sevk edilmesine neden olacak Hasta Yönetim Platformu’nun kullanılmasını zorunlu tutmaktadır.
Yönetmelik taslağı ayrıca hekimlerin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran maddeler içermektedir. Özetle bu yönetmelik hasta ve çalışanlara eziyet dışında bir şey getirmemektedir.
Bütün bunlar yapılırken sağlık ve sosyal hizmet alanında örgütlü emek ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmadığı gibi, halkın örgütlü yapılarının hatta TBMM’de bulunan vekillerin dahi görüşleri alınmamaktadır.
Oysa halkın sağlık hakkı, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ekonomik, demokratik ve özlük hakları ile ilgili söz hakkı söyleme hakkı vardır. Halk ve emekçiler yararına bir sistemin inşası ancak ve ancak kollektif irade ile gerçekleşebilir.
Tüm taraflar ile bir araya gelip yeni bir sağlık sisteminin inşasını gerçekleştirinceye kadar acil taleplerimiz;
Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerinin toplum temelli, bölge ve nüfus tabanlı verilecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar ASM sayısının hekim başına 2.000 nüfusu aşmayacak şekilde artırılması,
Bina ve altyapılarının devlet tarafından yapılması ve giderlerin genel bütçeden karşılanması,
Hemşire, ebe, teknisyen, çevre sağlığı teknisyeni gibi branşlar başta olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin üretilmesinde rol alacak personelin yeterli sayıda kadrolu ve güvenceli istihdam ile görevlendirilmesi,
Temel ücretlerin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması. Eğitim durumu, işin niteliği, riski, kıdem yılı gibi kriterler üzerinden giydirilmiş ücretin belirlenmesi ve tüm alınan ücretlerin emekliliğe yansıtılması,
Yıllık İzin dönemlerinde, çifte cezalara maruz bırakılan yönetmelikler ile hiçbir koşulda ücretlerde kesinti yapılmaması,
Sendikal hak ve özgürlükleri ihlal eden yöneticilerin haftalık izinlerini kullanmasının önünde engel olarak gösterilen personel eksikliğine yönelik tedbirler, kişiler tarafından değil, Sağlık Bakanlığı tarafından alınmalıdır.
Sağlık Bakanlığı’na acil çağrımız; sağlık emekçilerine maddi kayıplar ve iş güvencesizliği getiren, halkın sağlığına katkısı olmayan yönetmelik değişiklikleri yapmaktan vazgeçin. Toplum ve emekçiler yararına koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği birinci basamak sağlık hizmetlerinin inşası için hizmeti üreten emekçilerin temsilcisi sağlık emek/meslek örgütleriyle ve hizmeti alan halkın örgütlü yapıları ile iş birliği içinde çalışın.
Yanlışlıkları en yüksek SES’le söylemeye devam edeceğiz ve bu uzun soluklu mücadelede tarafımız sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ile hizmet sunduğumuz halkımızdır!
Bunun için işkolumuzdaki emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere tüm kurumların yürüttükleri mücadeleyi destekliyor ve selamlıyoruz !”
Haber Merkezi