Victor Hugo’nun dünya edebiyatına kazandırdığı başyapıt "Bir İdam Mahkumunun Son Günü", tiyatro sahnesinde etkileyici bir uyarlama ile yeniden hayat buluyor. Bartın İl Kültür Merkezi, bu derin ve çarpıcı eseri sahneye taşıyarak izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunacak. Tek perde olarak sahnelenecek bu oyun, 20:00'da başlayacak ve 60 dakika boyunca insan ruhunun en karanlık köşelerine ışık tutacak.
İdam Mahkûmunun İçsel Yolculuğu
Oyun, idam cezası almış bir mahkûmun son anlarında yaşadığı içsel çalkantıları ve trajediyi merkeze alıyor. Mahkûm, ruhundaki derin yaralar, acılar ve korkularla yüzleşirken, tüm bu duyguları kaleme döker. Onun tek umudu, gelecekte bu yazıların okunarak insanların vicdanlarıyla yüzleşmesi ve idam cezasının bir gün tarihe karışmasıdır.
Oyun, idam edilmeden önceki son günü konu alarak, bir insanın ölümle yüz yüze geldiğinde neler hissedebileceğini gözler önüne seriyor. Romanın bu tiyatro uyarlamasında izleyici, insan ruhunun derinliklerinden yükselen çığlıkları, pişmanlıkları ve çaresizliği adeta iliklerine kadar hissediyor. İnsanın en karanlık anlarına yapılan bu yolculuk, seyirciyi vicdani sorgulamalara davet ediyor.
Etkileyici Bir Sahne Uyarlaması
Eserin sahneye uyarlaması, seyirciyi düşündürmeyi ve empati kurdurmayı hedefleyen güçlü bir anlatıma sahip. Mahkûmun yaşadığı içsel çatışmaları, sahnedeki her detayda hissetmek mümkün. Dekor, ışık kullanımı ve müzikler, anlatının gücünü artırarak eserin trajik boyutunu derinleştiriyor.
Oyunda mahkûmun yalnızlığı, korkusu ve insanlığa dair çığlıkları, sahnede minimalist bir yaklaşımla ele alınırken, seyirciye direkt duygusal bir etki bırakmayı başarıyor. Anlatının merkezinde yer alan idam cezasına dair eleştirel bakış, yalnızca bireysel bir hikâye değil, aynı zamanda toplumsal bir vicdan muhasebesine dönüşüyor.
İnsan Hakları ve Vicdan Üzerine Güçlü Bir Mesaj
Victor Hugo’nun eseri, idam cezasına karşı yazılmış bir manifesto olarak kabul ediliyor. Bu güçlü edebi metin, tiyatro sahnesinde de aynı mesajı taşımayı sürdürüyor. Oyun, insan hakları, adalet ve vicdan konularında düşündürücü bir deneyim sunarak, izleyiciyi sadece bir sanat eseriyle değil, aynı zamanda evrensel insan hakları tartışmasıyla da yüzleşmeye çağırıyor.
YUSUFHAN KABAKCI