Tunç, geçtiğimiz Cuma günü, TBMM Genel Kurulu’nda, İYİ Parti’nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde TBMM’nin görev ve yetkilerini tam anlamıyla yerine getirip getirmediğinin araştırılması için verdiği Grup Önerisi hakkında AK Grubu adına bir konuşma gerçekleştirdi.
“Tercihe saygı duymak demokrasinin gereği”
Konuşmasında, koalisyonlar, siyasi krizler, ekonomik bunalımlar, darbeler ve vesayetçi anlayışlarla ülkemize zaman kaybettiren parlamenter sistemin yerine Türk Milleti’nin tercihini yaparak cumhuriyeti ve demokrasiyi güçlendirecek, güçlü Meclis, güçlü hükümet ve bağımsız yargı ile kuvvetler ayrılığı ilkesini tam anlamıyla tesis eden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine 16 Nisan’da yapılan halk oylamasının neticesinde geçiş yapıldığını anımsatan Milletvekili Tunç, “Bu tercihe saygı duymak demokrasinin gereğidir” dedi. Tunç, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:
“Parlamenter Sistem’in neyini özlemiş olabiliriz”
“16 Nisan 2017 halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle Parlamenter Sistem’den Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş sağlanmıştır. Sistemin uygulanmasına da 24 Haziran 2018 seçimleriyle başlanmış, bir yıldan bu yana da uygulanmaktadır. Özellikle son günlerde, grup önerisinde de belirtildiği üzere parlamenter sisteme geri dönüşle ilgili söylemler sık dile getirilmektedir. Değerli milletvekilleri, parlamenter sistemin neyini özlemiş olabiliriz? Her 10 yılda ürettiği darbeleri mi, postmodern, muhtıra, askerî darbeleri mi? Koalisyon pazarlıklarını mı, güneş motellerini mi özlemiş olabiliriz? Siyasi krizleri mi özlemiş olabiliriz? Siyasi krizlerin tetiklediği ekonomik bunalımları mı özlemiş olabiliriz? İnsan hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı o karanlık yılları mı özlemiş olabiliriz? Demokrasimizi zayıflatan vesayet odaklarını mı özlemiş olabiliriz? Biz bunların hiçbirini özlemedik, milletimiz de özlemedi ve hiçbir zaman da özlemeyecek.
“Eleştirilerin haklı bir gerekçesi yok”
Kaldı ki Yasama, yürütme ve yargının daha keskin çizgilerle birbirinden ayrılarak kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla tesis edildiği, kuvvetlerin birbirini denetleme yollarının açık olduğu, aynı zamanda kuvvetlerin uyumlu çalışmasını da gözetecek mekanizmaların oluşturulduğu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli özelliği, halkın yürütmenin başını doğrudan sandıkta belirlemesidir. Her türlü vesayeti tasfiye etmesi, yürütmede çift başlılığın ortadan kaldırılması, hızlı karar alan ve uygulayan icraatçı, güçlü bir hükûmet modelini getirmesidir. Bunun yanı sıra, yine aynı sandıkta milletimiz yasama ve denetim fonksiyonunu yerine getirecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini belirlemektedir. Kanun yapma yetkisinin münhasıran Meclise ait olduğu, soru, Meclis araştırması, genel görüşme, soruşturma gibi araçlarla yürütmeyi denetleme yollarının sadece gensoru ve güvenoyu hariç açık olduğu -o da zaten sandıkta milletimiz tarafından verilmektedir- yasama gücünün daha da artırıldığı, güçlü Meclis yapısında parlamenter sistemde olup da Cumhurbaşkanlığı sisteminde olmayan, Meclis yetkilerini zayıflatan tek bir husus bulunmamaktadır, Aksine, Meclisin karşılıklı fesih yetkisiyle Cumhurbaşkanının görevini sona erdirme yetkisi bile vardır. Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerini gerektiğinde soruşturma yetkisiyle Yüce Divan’a gönderme yetkisi vardır. Yürütmenin kanun tasarısı hazırlayamaması ve bu yetkinin münhasıran milletvekillerinde olması ve parlamenter sistemde var olan tüm denetim yetkilerinin bu sistemde de var olması hususlarını göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama ve denetim fonksiyonlarını yerine getiremediğini söylemenin haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Sistem seçim kanunları, Siyasi Partiler Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük'ündeki uyum düzenlemeleri yapıldığında daha işlevsel hâle gelecektir.
“Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin de denetimi mümkün”
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama yetkisi dışında, önceki sistemde Bakanlar Kurulu’nun kararları çerçevesinde alınan kararlardır. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin de yine yargı yoluyla denetimi mümkündür; idari yargı, Anayasa yargısı da bunu denetleyebilecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.”
|